İKİNCİ DİL OLARAK İNGİLİZCE
Bugün, neredeyse dünyanın her yerinde, bilinmesi en yararlı dil İngilizce’dir. Bütün Dünyanın resmi olmayan dili haline gelmiştir. İngilizce için “evrensel dil” tanımı yapılır. “Küreselleşme” ile birlikte sınırların ortadan kalkmaya başlaması, ülkeler arasındaki ilişkileri de güçlendirmiştir. Bugün, İngilizcenin anadili olarak konuşulduğu İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerle aramızda ticaret, eğitim, turizm vb. alanlara yönelik ilişkiler söz konusudur. Bütün bunlar İngilizce’ye talebi arttırmaktadır. Türkiye’deki çokuluslu şirketlerde çalışmak, öğrenimine yurt dışında devam etmek, bilgi çağında internet aracılığıyla dünyadaki gelişmeleri izlemek için İngilizce’ye ilgi duyanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Dünyada İngilizce’yi ikinci dil olarak konuşanların sayısı anadili olarak konuşanları geçmektedir. Bu yüzden dünyada bilim dilinin yüzde 70`i, haberleşme dilinin yüzde 80`i ve internet dilinin yüzde 90`ı İngilizce olarak yapılmaktadır.
350 milyon insan İngilizce’yi ilk dili olarak konuşur. Fakat İngilizce’yi en azından belli bir ustalıkla konuşan insan sayısı toplamda Çince’yi geçer ve dünyanın her köşesine yayılmıştır. Bir o kadarı da bu dili ikinci dil olarak kullanır, dahası 100 milyon kişi bu dili ikinci dil olarak akıcı bir şekilde konuşur. Dünya nüfusunun beşte biri İngilizce’de yeterli düzeydedir. Dünyadaki birçok ülkede İngilizce resmi dil olmayan ikinci dildir. Uluslararası ticaret ve uluslararası iletişimde büyük ölçüde İngilizce kullanılır.
Dünya üzerindeki bilim adamlarının üçte ikisi İngilizce okur. Dünyadaki mektupların % 75’i İngilizce yazılır ve elektronik olarak depolanan bilginin % 80’i İngilizce’dir. Milyonlarca internet kullanıcısının çoğu İngilizce’ye ihtiyaç duyar. İngilizce öğrenim yapmak dilde yeterlilik sağlar. Ayrıca sizi kariyeriniz için hazırlar.
İngilizce uluslararası ticaret ve finans için her zaman gerekli bir nitelik haline gelirken, bugün küçük girişimcilerin ve orta seviyedeki şirket yöneticilerinin bile karmaşık iş ilişkilerini İngilizce olarak halletmeleri gerekmektedir.
İngilizce sadece modern iş dünyasının ortak dili olduğu için değil, aynı zamanda zenginliği ve esnekliği dolayısıyla da yaygın kullanılan bir dil olmuştur. Anlamını kaybetmeden yeni yabancı kelimelere dönüşebilen birkaç dilden biridir. Kültür, ticaret ve iletişim İngilizce’ yi çok önemli hale getirmiştir.
Günümüzde ekonomik ve teknolojik gelişmeler sonucunda, İngilizce neredeyse tüm ülkelerde kullanılan “dünya dili” haline gelmiştir. Bu nedenle ülkemizde de ikinci dil öğretimi daha çok İngilizce öğretimi üzerinde yoğunlaşmıştır.
İngilizce ABD, Kanada, İngiltere, İrlanda, Avusturalya, Yeni Zelanda, yeni bağımsız olmuş Bahamalar, Jamaika, Barbados, Grenada, Trinidat Tobago ve Guyana’nın temel dilidir. İngiliz Honduras’ı, Cebelitarık, Hong Kong, Karayipler ve Atlantik, Pasifik ile Hint okyanuslarındaki birçok ada gibi İngiliz sömürgelerinin yanı sıra bir düzineden fazla Afrika ülkesinin resmi dilidir. Hindistan’da İngilizce’nin “ortak resmi dil” unvanı vardır ve ülkenin farklı kesimlerinden gelen insanlar arasındaki konuşmalarda kullanılır.
Güzel haber, İngilizce aynı zamanda öğrenilmesi kolay bir dildir. Dil bilimci Ogden İngilizce’de sekiz yüz elli kelime ile anlaşılabileceğini yazmaktadır. Şekspir yirmi beş bin kelime kullanmıştır. İkinci dil olarak edinilen İngilizceyi “Globish” diye adlandırıp bin beş yüz kelimeyle bütün dünya’da kolayca iletişim kurulabileceğini savunan metodlar vardır.[1]
Englısh’in Küresel Versiyonu: GLOBISH!
Globish’in (Türkçe “Kürece” diye ifade edebiliriz) hikâyesini, bunu keşfeden ve alternatif bir dil öğrenme metodu yapan yazarın ağzından özetleyelim.
“1990’lı yıllar boyunca, uluslararası geniş sorumlulukları içeren bir görev çok sayıda ülkeyi ziyaret etmemi sağladı. Mesleğim, ziyaret ettiğim ülkelerde fikir geliştirme, uygulamaya koyma ve başlattığım projelerin işleyişini kontrol etmeyi kapsamaktaydı.
Bu rolümde, uluslararası üst görevli personelin hemem hemen tamamının herzaman Amerikalı olduğu ünlü çokuluslu şirket IBM ABD’yi temsil ediyordum. Bu terfiyi bana sağlayan kesinlikle İngilizcemin akıcılığı ve zarifliği değildi. Acil bir ihtiyaç duymadığımdan okul yıllarında öğrendiğim İngilizcemi çok uzun süre nadasa bıraktıktan sonra, tek başına ve takdir edilecek bir çabanın ödülü olarak gecikmeli olarak bir seviyeye ulaşmıştım. Sonuç oldukça az, ama her gün biraz daha zenginleştirdiğim bir sözlük dağarcığı ile kendini göstermekteydi. Telaffuzum farkedilse de etrafımda bulunan veya idare ettiğim Amerikalılarla iş ilişkilerimde hiçbir güçlük yaşamıyordum.
Ortadoğu ve Latin Amerikaya yaptığım sayısız seyahatler görüştüğüm muhatapların çoğunlukla benimkine yakın bir İngilizce konuştuklarını gözlemlememi sağladı. Bazıları beni herhangi bir ABD’li muhataba tercih ettiklerini itiraf ettiler. İyi anlaşılmak için her defasında kendimi New –York banliyölerinkinden oldukça farklı ifade etmem gerektiğinin farkına vardım. Bu şekilde konuşulan ve beklenen dilin İngilizceden başka bir şey olduğuna karar verdim. Buradan hareketle geliştirdiğim metod tamamen tecrübeden kaynaklanmaktadır. Ne bir öğretmen ne bir dilci tarafından yazılmamıştır. Bir pratisyenin klavyesinden çıkmaktadır. İngilizceyi iyi tartışmak için ingilizcesi doğuştan veya mesleki hayatını bu dile adamış birisi olmak gerektiğini kabul ediyorum. Burada sadece bir dil olduğunu bile iddia etmediğim ve çok açık bir şekilde İngilizceden ayırt edilmesi gereken küresel iletişimin bir aracından bahsedeceğim.
Ardından aynı yazar başka iki yazarla birlikte, “Dil metodlarını unutun, Globish’i keşfedin, yirmi altı aşamada basitleştirilmiş İngilizce” adı altında yeni bir kitap yayınlamıştır.[2] Burada yeralan bilgilere göre, dünya nüfusunun %88’inin ana dili İngilizce değildir. Dolayısyla globish bu %88 arasında iletişimi kolaylaştırmaktadır. Amaç dünyanın herhangi bir yerinde bir turist veya işadamı olarak iletişimde bulunmak için yeterli bir seviye kazanmaktır. Geleneksel İngilizce metodları asgari yedi yüz saat eğitim tavsiye etmektedir. Bu metod ise sadece yüz seksen iki saatlik iyi uygulanmış bir çalışmayı gerektirmektedir. Günde bir saat altı ay çalışmanın yeterli olacağı ifade edilmektedir.[3]
Yazarın tespitlerini uluslararası toplantılardaki deneyimlerim de teyit etmektedir. Örneğin tane tane, basit cümlelerle ve sık sık “according to my poor english” diye konuşan bir İsveçlinin İngiliz ve Amerikalılardan daha iyi anlaşıldığını, daha fazla ilgi ve sempati topladığını gördüm. İngilizceyi ikinci dil olarak konuşan farklı ülkelerden kimselerin daha çok biraraya geldiklerini, aralarında samimi iletişim kurduklarını gözlemledim.
Dr. Ergin ERGÜL
[1] Jean-Paul Nerrière, Don’t speak English; parlez Globish, Eyrolles, Paris, 2004. Bu kitabın İtayanca, İspanyolca, Çince ve Japonca çevirileri de yayınlanmıştır.
[2] Jean-Paul Nerrière, Jacques Bourgon, Philippe Dufresne, Oubliez les méthodes de langues, découvrez le globish, L’anglais allégé en 26 étapes, Eyrolles, Paris 2005.
[3] Web sayfası için bkz. http://www.jpn-globish.com/