İslamofobi Olgusu Bağlamında Terörle Mücadele Dili ve Politikaları

COUNTER-TERRORISM LANGUAGE AND POLICIES IN THE CONTEXT OF ISLAMOPHOBIA

Dr. Ergin Ergül

 

ÖZET

İslamofobi İslam’a ve Müslümanlara karşı korku, düşmanlık, nefret duygusu ve bunun sonucu toplumsal hayatta Müslümanlara yönelik hoşgörüsüzlük, ret ve ayrımcılık olarak kendini gösteren bir olgudur. Bu olgu günümüzde özellikle Batılı Hristiyan toplumlardan başlayarak tüm Dünya’da giderek yaygınlık kazanmaktadır.  Bu durumun başta gelen sebeplerinden birisinin, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra İslam dünyasında gelişen terör örgütlerinin hedef gözetmeyen insanlık dışı eylemleri ile Batı ülkelerinde Müslüman ülkelerden gelen kişilerce işlenen terör saldırılarının batı medyası ve kamuoyunda yansıtılış biçiminin katkısının olduğu görülmektedir. Oysa Müslümanlar kendi ülkelerinde, Batı ülkeleri ile kıyaslanamayacak ölçüde can kaybı ve yıkımlar ile söz konusu terör örgütlerinin ve eylemlerinin en büyük hedefleri ve mağdurlarıdırlar. Olayın diğer bir mağduriyet boyutu ise, İslam’ın ve Müslümanların terörle ilişkilendirilmesi sonucu Batı ülkelerinde uzun yıllardır vatandaş veya göçmen olarak bulunan Müslümanların adeta karşı terör gibi gerçekleşen İslamofobik eylemler nedeniyle uğradıkları mağduriyettir. Terörle mücadele için gerek uluslararası gerek ulusal düzeyde çeşitli stratejiler hazırlanmıştır.  Bu stratejilerin İslamofobiyi doğrudan ve dolaylı olarak nasıl ele aldıklarının bilinmesi faydalı olacaktır. Bu makale İslamofobi olgusunun yaygınlaşmasında terörizmin rolünü, sözkonusu iki mağduriyet boyutu ile ortaya koymayı ve terörle mücadele politikaları ve İslamofobiki olgusu arasındaki ilişkiyi analiz etmeyi amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: İslamofobi, terör,  terörle mücadele stratejileri Okumaya devam et

Un poet de la liberté, de la Justice et de l’amour RÛMÎ – Dr. Ergin ERGÜL

INTRODUCTION 

Comme un compas, un pied fixé sur ma foi, l’autre pied circule dans les 72 nations. Rûmî

 Mawlanâ Jalâl ad-Dîn Mohammed, plus connu en Occident sous le nom de Rûmî, est l’un des plus grands génies de l’histoire humaine et une personnalité hors du commun à la sagesse universelle. Huit siècles plus tard, il continue d’éclairer les chercheurs de sens, en quête d’eux-mêmes ou de la vérité. Rûmî est un guide sans pareil et une source d’inspiration unique, aussi bien dans la recherche d’un mieux-être personnel que dans la quête d’une solution aux nombreux problèmes qui affligent le monde.

 Sa pensée s’exprime par des métaphores à la fois originales et éblouissantes dans lesquelles il se compare à une flûte ou à un compas pour mettre en exergue son rôle de guide :

Soixante-douze[1] peuples entendent de nous leur propre mystère, nous sommes comme une flûte qui, dans un seul mode, s’accorde avec deux cents religions et sectes. [2]

Comme un compas, un pied fixé sur ma foi, l’autre pied circule dans les 72 nations.[3]

La vie, l’œuvre et la pensée de Rûmî en ont fait l’une des figures universelles les plus étudiées. Bien que pas un jour ne passe sans que de nouvelles découvertes fascinantes sur les mystères de l’univers ne viennent enrichir notre connaissance et s’ajouter aux découvertes passées, de nombreux autres domaines sont encore inexplorés, alors même qu’il suffirait de puiser à la sagesse de Rûmî et de son œuvre visionnaire. Okumaya devam et

I. Türk İslam Siyasi Düşüncesi Kongresi

Aksaray Üniversitesi öncülüğünde 8-9-10 Ekim 2015 tarihlerinde Türk İslam Siyasi Düşüncesi Kongresi düzenlenmiştir. Kongrede Dr. Ergin ERGÜL “Mevlânâ’nın Düşünce Dünyasının Siyasal ve Toplumsal Boyutları” başlıklı bir bildiri sunmuştur. Bildirinin özeti aşağıda yer almaktadır.

MEVLÂNÂ’NIN DÜŞÜNCE DÜNYASININ SİYASAL VE TOPLUMSAL BOYUTLARI         

(Political and social dimensions of Mevlana’s world of thought)

           Dr. Ergin Ergül*    

   ÖZET

 Bizim Mevlana olarak bildiğimiz, Batı dünyasının ise Rumi ismiyle tanıdığı, büyük mutasavvıf düşünür ve bilge Mevlana Celaleddin-i Rumi Türk-İslam düşüncesinin en büyük ve evrensel isimlerinden biridir. O, 13’üncü yüzyılda yaşanmasına rağmen tazeliğini yitirmeyen eserleri ve düşünceleri ile çağımızda da her millet, kültür ve seviyeden insanları etkilemeye devam etmektedir. Okumaya devam et

Göçmen ve Sığınmacıların AİHS’nin Aile ve Özel Hayat Hakkına Saygı Kapsamında Sınırdışı Etmeye Karşı Korunmasına İlişkin Tebliğ

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesine bağlı Sosyal Hizmet Bölümü koordinasyonunda düzenlenen  “Disiplinlerarası Göç ve Göç Politikaları” sempozyumu 29-30 Mayıs 2015 tarihlerinde  Halkalı Merkez Kampüsünde gerçekleştirilmiştir.

İki gün süren sempozyumda siyaset, sosyoloji, sosyal hizmet, ekonomi ve yönetim bilimi gibi alanlarda bilhassa göç politikaları üzerine çalışan akademisyen ve uzmanları bir araya gelerek konu tüm ayrıntılarıyla ele alınmaya çalışılmıştır.

Bu kapsamda, Dr. Ergin ERGÜL “Göçmen ve Sığınmacıların AİHS’nin Aile ve Özel Hayat Hakkına Saygı Kapsamında Sınırdışı Etmeye Karşı Korunması” konulu bir tebliğ sunmuştur.

Söz konusu tebliğin sunu formatına ulaşmak için bu bağlantıyı izleyiniz.

Hukukçu ve Yöneticiler İçin Mevlana Bilgeliği (Türkiye Adalet Akademisi Yayınları)

ÖNSÖZ

 Bizim Mevlana olarak, Batı dünyasının Rumi diye bildi­ği büyük evrensel sufi düşünür ve bilge, çok yönlülüğü için­de aynı zamanda yetkin bir hukukçu kimliğine sahiptir.

Onun eserlerine günümüz sosyal bilimleri perspektifin­den bakıldığında, çağdaş hukuk ve siyaset gündeminin bir­çok konusuna değinildiği görülmektedir. Onun zengin dü­şünce dünyası ve hayatı incelendiğinde, insanlığın günümüz­de karşı karşıya kaldığı birçok sorunun çözümünde hukukçu ve yöneticiler için ilham kaynağı olabilecek tespit ve önerile­ri ile karşılaşılmaktadır.

Onun gündelik siyasi çekişmelerden uzak kalmakla bir­likte, halkın, ve insanlığın sorunlarını adaletsizlik, kötü yöne­tim, ayrımcılık, baskı, şiddet, aşırılık ve yolsuzluk gibi se­beplerle açıklaması ve çözüm olarak, adalet, özgürlük, eşit­lik, sevgi, kardeşlik, birlik, insanlık onuruna saygı, hoşgörü vb. evrensel insanlık değerlerini öne çıkarması, onun engin düşünce dünyasını günümüzün siyasi ve sosyal sorunlarının çözümünde de adres yapmaktadır.

İlk baskısı 2011 yılında yayınlanan ve Mevlana’ya iliş­kin sayısız çalışmalar arasında türünün ilk örneği olarak gö­rülebilecek bu çalışmayı zaman içinde yeni okuma ve araş­tırmalarım doğrultusunda güncelledim ve geliştirdim.

Bu baskının, son dönemde diğer faaliyet alanlarının yanısıra hukuk yayıncılığında da ciddi bir ivme yakalayan Tür­kiye Adalet Akademisi gibi yargı camiasının gözbebeği bir kurum yayınları arasında çıkması, kitabın hâkim-savcılarımızdan avukatlarımıza, çok daha geniş bir muhatap kitleye ulaşmasını sağlayacaktır.

Bu nedenle, hukukçularımızın bir bilge olarak zaten ta­nıyıp sevdikleri Mevlana’dan, aynı zamanda ilham kaynağı bir hukukçu olarak da tanıyıp yararlanmalarına vesile ola­cak olmaları nedeniyle çalışmanın yayına destek veren ve katkı sunan Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Sayın Yıl­maz Akçil’e, Başkan Yardımcısı Rıfat İnanç’a, Daire Baş­kanı Ertan Aydın’a ve Hâkim Dr. Merve Altuntop’a teşek­kürlerimi sunuyorum.

Eserin hukukçu ve idareci meslektaşlarıma ve ilgililere yararlı olması ve benzer çalışmalar için örnek oluşturması en samimi arzumdur.

 

Dr. Ergin ERGÜL

Yaşamkent, Ankara, Nisan 2015

İçindekiler Bölümüne Ulaşmak İçin Bu Bağlantıyı İzleyiniz.

TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ YAYINLARI – MAYIS 2015

 

 

Avrupa Konseyi Çerçevesinde Terörle Hukuki ve Kurumsal Mücadele

ÖZET

Avrupa planında en geniş bölgesel hükümetlerarası örgüt olan Avrupa Konseyi (AK) 1949 yılından beri, temel değerler olarak benimsediği insan haklarının, hukuk devletinin ve çoğulcu demokrasinin korunması için çaba göstermektedir.

 Üyeleri terörizm problemiyle karşılaşan AK, üye ülkelerin ve örgütün faaliyetlerinin çerçevesini çizmeye yönelik hukuki mekanizmalar geliştirmiştir. Terör, örgüte üye devletlerin birçoğunu etkilediğinden, AK’nin dayandığı temel değerlere ve demokratik hukuk devletine ağır bir tehdit oluşturan bu can alıcı soruna karşı ortak çözümler bulmak gerekmiştir.

AK Avrupa’ya yönelik terörizmin karakteristiklerine uygun olarak üye devletleri daha etkili ve koordineli bir şekilde terörle mücadeleye seferber etmek üzere önemli bir hukuki çerçeve oluşturmuştur. Ayrıca hukuki belgelerin etkili şekilde uygulanmasının izlenmesi ve terör eylemlerine ilişkin yeni yönelimlere karşı çözümler geliştirilmesi için kurumsal mekanizmalar da geliştirilmiştir.

AK’nin fiili kurucu üyesi sayılan Türkiye, terörden en çok etkilenen üye ülkelerden biri olarak, terörle mücadele alanındaki AK çalışmalarına etkin bir şekilde katılmaktadır. Bu açıdan çalışma AK’ nin üye ülkelerin demokratik hukuk devletine dayanan sistemlerine karşı ciddi bir tehdit oluşturan bu önemli soruna karşı hukuki ve kurumsal mücadelesini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Okumaya devam et

Mevlana Perspektifinden İnsan Hakları


GİRİŞ

Bugün modern dünyada insan hakları, demokratik hukuk devletinin ruhu olarak nitelendirilmektedir. Ancak insan hakları, tek bir kültürle, belirli bir zaman ve mekanla sınırlandırılamayacak kadar köklü ve evrensel bir değerdir. Tarihimiz, kültürümüz ve medeniyetimiz ile onun evrensel düşünürlerinin, bilgelerinin eserleri dikkatlice incelendiğinde görülmektedir ki, insan hakları bizim medeniyetimizin de ruhudur, özüdür.

Bilindiği üzere, 1948 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin ilan edildiği 10 Aralık tarihi, ülkemiz dahil bütün dünyada insan hakları günü, bu hafta da insan hakları haftası olarak kutlanmaktadır. İlginç bir tevafuk olarak, insan hakları haftasını da içeren 7-17 Aralık tarihleri ülkemizde her yıl aynı zamanda, milletimizin insanlığa hediye ettiği en büyük değerlerden olan, büyük bilge Mevlânâ’nın ve onun günümüzde de bütün görkemiyle canlılığını koruyan evrensel düşüncesinin anıldığı bir hafta olarak kutlanmaktadır.

Bizim Mevlânâ olarak, Batı dünyasının Rumi diye bildiği aynı zamanda büyük bir hukukçu olan büyük mutasavvıf düşünür ve bilge Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin engin düşünce dünyası ve hayatı incelendiğinde, insanlığın günümüzde karşı karşıya kaldığı küresel sorunların çözümü için ilham kaynağı olabilecek birçok düşünce incisiyle karşılaşılmaktadır. Hiç kuşkusuz Mevlânâ’nın evrensel bilgeliğinden anlaşılmayı, keşfedilmeyi ve yararlanılmayı bekleyen konular arasında günümüzün en önemli, en güncel meseleleri arasında yer alan insan haklarının korunması ve geliştirilmesi başta gelmektedir.

Dr. Ergin ERGÜL

 

______________________________________

Adalet Dergisi, Sayı 51, Ocak 2015.

Makalenin Devam: Makaleye ulaşmak için bu bağlantıyı izleyiniz.

Mevlana Perspektifinden İslam ve Barış Hakkı

Giriş

Modern dünyada insan haklarına saygı, demokratik hukuk devletinin ruhu ve uluslararası barış ve güvenliğin anahtarı olarak nitelendirilmektedir. Ancak insan hakları, tek bir kültürle, belirli bir zaman ve mekanla sınırlandırılamayacak kadar köklü ve evrensel bir değerdir. İnsan hakları bizim inancımızın ve medeniyKetimizin de ruhudur, özüdür. İslam tarihi ve milletimizin geçmişi bunun parlak örnekleri ile doludur.

Bir insan hakkı olarak “barış hakkı”; çevre hakkı ve kalkınma hakkı gibi dayanışma hakları içinde üçüncü kuşak haklar arasında yer alır. Ancak yakın dönemde kavramsallaştırılmış olsa da bu hakkın da kadim kültür ve inançlarda da var olduğunu, bizim inanç ve medeniyetimizde de önemle vurgulandığını görüyoruz. Okumaya devam et