TERÖRİZMLE ULUSLARARASI MÜCADELE STRATEJİLERİNDE İNSAN HAKLARI POLİTİKALARI

Özet

Demokratik devletlerin ruhu olarak nitelenen İnsan hakları, terörizmle mücadelede büyük önem taşımaktadır. Uluslararası  örgütler evrensel, bölgesel ve ulus üstü düzeylerde insan haklarını dikkate alan terörle mücadele stratejileri hazırlamışlardır. Bu çalışmada söz konusu stratejiler arasında, Türkiye’yi de yakından ilgilendiren “Birleşmiş Milletler Küresel Terörizmle Mücadele Stratejisi”, “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi İnsan Hakları ve Terörle Mücadelede İlkeler Tavsiye Kararı” ve “Avrupa Birliği Terörizmle Mücadele Stratejisi” irdelenmektedir. Bu üç belgede yer alan insan haklarına ilişkin hükümler incelenerek, belgelerin bu alanda dayandıkları ortak ilkeler ve farklılaştıkları alanlar ortaya konulmaktadır.
Bu şekilde söz konusu uluslararası örgütlerin insan hakları ve güvenlik dengesine yaklaşımları ve hazırladıkları stratejilerde insan haklarının yeri ve önemi karşılaştırılmalı olarak gösterilmektedir.

Okumaya devam et

ULUSLARARASI HUKUK VE TÜRK MEVZUATINDA YABANCI KAVRAMI VE TÜRLERİ

ÖZET

‘Yabancı’, gerek uluslararası hukuk gerek iç hukukun değişik dallarında önemli bir kavramdır. Hukuk sistemleri yabancılar hakkında vatandaşlardan farklı düzenlemeler öngörebilmektedir. Bu düzenlemeler yabancıların türleri­ne göre de farklı nitelik alabilmektedir. Çalışma yabancı kavramı ve türlerini uluslararası hukuk ve Türk hukuku ekseninde incelemektedir. Türk hukukun­da, yabancı kategorilerinden özellikle mülteci ve sığınmacı ile göçmen tanım­larının uluslararası hukuktan farklılık arz ettiği görülmektedir. Yeni mevzuat çalışmalarında iç hukuk hükümlerinin uluslararası düzenlemelere paralel hale getirilmesinde yarar vardır.

 

Anahtar Kelimeler: Yabancı, Vatansız, Sığınmacı, Mülteci, Göçmen.

  Okumaya devam et

İKİNCİ DİL EDİNMEDE HAYAL GÜCÜNÜ KULLANMA (2)

Kendinizi, ikinci dil edinme hedefinizi gerçekleştirmiş olarak hayal etmeniz, bilinçaltı gerçek ile hayali ayırt etmediğinden beyninizi istediğiniz sonuca inandırır, bu da sizi sonuca ulaştıracak olan hedefiniz doğrultusundaki adımları daha zevkle ve kolay atmanızı sağlar. Mevlana’nın dediği gibi, “Kim sonu daha fazla görürse daha kutludur. Daha ciddiyetle işe sarılır, ekin eker de daha fazla meyve toplar.”

Endişelenmeyi alışkanlık haline getiren insanlar, mesleki yaşamlarında başarısız olacakları düşüncesi ile, içsel zihinde canlandırma tekniği ile en olmayacak senaryolar üreterek kendi geleceklerini oluşturabilmektedirler. Her düşünce ve davranış, bir iç ses, duygu ve iç görüntüden oluşur. Düşüncenin karakteri bu iç unsurların kalitesine bağlıdır. Aslında olumlu bir insan, olumlu düşünceler, olumsuz insan ise olumsuz sonuçlar üretmektedir. “Korkulan başa geldi ” cümlesi, günlük dilde kullanılan güzel bir örnektir. Başarılı liderler ve sporcuların dikkat çekici özelliği, başarılarını bir gerçeklik haline gelmeden çok önce zihinlerinde yaşatmalarıdır. Zihinsel prova, gerçekten de bir karşılaşmaya hazırlanmak için zihinsel imgelerden yararlanan sporcuların, veya bir toplantıyı yöneten liderin olağanüstü başarılar elde etmesine yol açmaktadır. Okumaya devam et

İKİNCİ DİL EDİNMEDE HAYAL GÜCÜNÜ KULLANMA (1)

 Albert Einstein hayal gücünün bilgiden daha önemli olduğunu söyler. Ancak, bu yeteneğimizin gücünü bize en iyi Mevlana hatırlatmaktadır: “Hayalin, değersiz şeyleri altın yapan bir simyadır.”

Size doğuştan bahşedilen yeteneklerinizin ancak % 20’ni kullanıyorsunuz. Geri kalan %80’ni ise tesadüfi bir biçimde kullanmaktasınız. Oysa hayal edip, hayalleriniz doğrultusunda adım attığınızda farkında olmadığınız yetenekleriniz ortaya çıkar.

Bir resim bin kelimeye bedeldir. Bir resim, içerdiği ayrıntılar nedeniyle çok zengin bir veritabanı gibidir. Onun için Mevlana “Gözün bir an için gördüğünü, dil yıllarca söylese anlatamaz.” der. Zihinde canlandırmaya da görselleştirme, zihninizde bir resim oluşturmak demektir. Bu, ne kadar, net ve canlı bir resim olursa o kadar iyidir. Görselleştirmenin anahtarı ayrıntıya inmektir. Okumaya devam et

ÖZGÜRLÜKÇÜ HUKUK ANLAYIŞI İÇİN BİR KILAVUZ: MESNEVİ

                                                             “Bizden sonra Mesnevî önderlik edecek ve

                                                              arayanlara doğru yolu  gösterecek; onları

                                                              yönetecek ve onlara önderlik edecektir.”

Mevlânâ

 

Mesnevî, Mevlânâ’yı ve onun engin düşünce dünyasını tanımak ve ondan kişisel, zihinsel, ruhsal olduğu kadar meslekî ve sosyal gelişim için de yararlanmak üzere, herkesin başucu kitabı olması gereken eşsiz bir eserdir. O günümüzün çeşitlenen ve derinleşen bilim dalları ışığında ve günümüz terminolojisi ile okunduğunda tam bir bütüncül gelişim kılavuzudur. Zaten bizzat Mevlânâ “Bizden sonra Mesnevî önderlik edecek ve arayanlara doğru yolu gösterecek; onları yönetecek ve onlara önderlik edecektir.”diyerek, kendisinden sonra Mesnevî’nin oynayacağı rolü gerçek bir öngörü ile dile getirmiştir. Okumaya devam et

İKİNCİ DİL EDİNMEDE MOTİVASYONUN GÜCÜ (2)

Aslında ülkemizde güçlü bir “öğrenme nedeni” ve gerekli motivasyonu sağlayabilmek için sarı sayfalardaki iş ilanlarına bir göz atmak bile yeterli olabilir.

İkinci bir dil çoğu zaman bir amaç değil, hedefe taşıyan çok önemli bir araçtır ve bu yüzden geleceğe yönelik kesinlik kazanmış bir perspektifinizin olması dil edinme sürecinde çok önemli bir rol oynar.

Bir ikinci dil edinmeyi  niçin istiyorsunuz? Bu soruya vereceğiniz cevabı ciddi bir şekilde düşünün.

Bu kitabı niçin okuyorsunuz? Bir dili nasıl ve hangi tekniklerle kolay öğreneceğinizi bilmek için. Peki, edineceğiniz dilden hangi amaçla yararlanmak istiyorsunuz? Okumaya devam et

İKİNCİ DİL EDİNMEDE MOTİVASYONUN GÜCÜ (1)

İkinci bir dilde başarının en önemli faktörü istek ve motivasyondur. İstek ve motivasyon, önce düşüncede başlar. Mevlana’nın aşağıdaki sözlerine kulak verin,

“İster yavaş gitsin, ister tez koşsun arayan bulur. İki elinle isteğe sarıl; çünkü istektir iyi yola kılavuz olan.”

 “Hangi bir işe meylin varsa o işte kendi gücünü apaçık görür durursun.”

“İyi işte hırslı ol.”

Görüldüğü üzere, zihnimizde oluşan, gönlümüze doğan dil edinme isteğini sönmeye bırakmazsak, aksine onu beslersek ihtiyaç duyduğumuz irade ve kararlılık da ortaya çıkacaktır. Okumaya devam et

MODERN HUKUK SÖZLÜĞÜ

ÖNSÖZ

Fransızca her ne kadar XIX’uncu yüzyıldaki bir numaralı diplomasi ve uluslar arası ilişkiler dili olma (lingua franca) özelliğini günümüzün evrensel dili İngilizceye bırakmışsa da, yine de uluslararası bir dil olma niteliğini sürdürmektedir. Bu bağlamda, Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin İngilizceyle birlikte ikinci, Avrupa Toplulukları Adalet Divanının ise yegane resmi dili olduğu, ayrıca BM’in resmi dilleri arasında yer aldığı ve Frankofon ülkelerin sayısının 50’yi bulduğu hatırlanmalıdır. Ülkemizin idarî yargı sisteminin tamamen Fransa’dan etkilenmiş olması ve bazı kanunlarımız üzerinde Fransız ve İsviçre mevzuatı etkisi, Fransızca’yı Türk hukukçuları açısından özellikle önemli kılmaktadır.

Bu eserin Fransızca-Türkçe bölümünü 2002 yılında yayınlamıştım. Bu mütevazi çalışmaya ilişkin aldığım olumlu geri bildirimlerin verdiği motivasyonla geçen on yılda bu bölümü genişlettim. Ayrıca, uluslararası hukuk alanındaki deneyimlerimin ışığında uzun süren bir çaba ve emekle Türkçe-Fransızca bölümü hazırladım. Bu özelliğiyle Türkçe’de ilk defa Fransızca’dan Türkçe’ye ve Türkçe’den Fransızca’ya bir hukuk sözlüğü tek bir cilt olarak yayınlanmaktadır. Okumaya devam et

İngilizce mi Globish mi Konuşuyorsunuz? (Do You Speak English or Globish?)

İKİNCİ DİL OLARAK İNGİLİZCE

Bugün, neredeyse dünyanın her yerinde, bilinmesi en yararlı dil İngilizce’dir. Bütün Dünyanın resmi olmayan dili haline gelmiştir. İngilizce için “evrensel dil” tanımı yapılır. “Küreselleşme” ile birlikte sınırların ortadan kalkmaya başlaması, ülkeler arasındaki ilişkileri de güçlendirmiştir. Bugün, İngilizcenin anadili olarak konuşulduğu İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerle aramızda ticaret, eğitim, turizm vb. alanlara yönelik ilişkiler söz konusudur. Bütün bunlar İngilizce’ye talebi arttırmaktadır. Türkiye’deki çokuluslu şirketlerde çalışmak, öğrenimine yurt dışında devam etmek, bilgi çağında internet aracılığıyla dünyadaki gelişmeleri izlemek için İngilizce’ye ilgi duyanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Dünyada İngilizce’yi ikinci dil olarak konuşanların sayısı anadili olarak konuşanları geçmektedir. Bu yüzden dünyada bilim dilinin yüzde 70`i, haberleşme dilinin yüzde 80`i ve internet dilinin yüzde 90`ı İngilizce olarak yapılmaktadır. Okumaya devam et

ANAYASA MAHKEMESİ ve AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU ve UYGULAMASI

 ÖNSÖZ


İnsan hakları ihlallerine maruz kalan veya kaldığını düşünen bireylerin haklarını elde etmeleri ile gerektiğinde zararlarını tazmin etmelerine yarayan ulusal veya uluslararası bir mekanizma olarak bireysel başvuru, insan haklarının korunması ve geliştirilmesinde önemli işlev gören bir kurumdur.

Türkiye’de anayasal bireysel başvuru yolu 23 Eylül 2012 tarihi itibariyle, bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine işlerlik kazanmıştır. Ancak bölgesel insan hakları hukuku çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) bireysel başvuru yolu 1987 yılından beri kullanılmaktadır. AİHM’ye ülkemizden yapılan başvuruların miktarı ve başvurucuların talepleri doğrultusunda verilen ihlal kararlarının sayısı göz önüne alındığında, bu konuda başvurucuların hayli başarılı olduğu gözlenmektedir. Dolayısıyla Türkiye ulusal bireysel başvuru yoluna bu önemli uluslararası deneyimle geçmektedir.

Almanya ve İspanya gibi ülkelerde bireysel başvuru yolu, anayasalarda yer alan temel hak ve özgürlüklerin korunması konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Ancak anayasa değişikliği ve kanun gerekçelerinde bireysel başvurunun Türk hukuk sistemine yansıtılmasının temel nedeni, Türkiye’den AİHM’ye giden başvuru sayısınının azaltılması olarak ortaya konulmaktadır. Bireysel başvurunun uygulamada olumlu yan etkilerinden birisi AİHM’ye başvuru sayısını azaltmak olsa da bu yolun başlı başına bir temel hak ve özgürlükleri koruma mekanizması olarak görülmesi ve işletilmesi, etkin bir koruma mekanizması haline gelmesi açısından önem taşımaktadır.

Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanununun ve İçtüzüğünün bireysel başvuruya ilişkin hükümlerinin incelenmesi, AİHM teşkilatlanması ve içtüzüğünün bu hükümler üzerinde belirgin etkisini ortaya koymaktadır.

AİHM gelecekte, hiç de arzu edilmeyecek şekilde, ulusal bireysel başvuru yolunun tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu teşkil etmediği kararı vermedikçe, bireysel başvurucu, AİHM’ye başvuru yapmadan önce Anayasa Mahkemesine başvurmak zorundadır. Ancak Anayasa Mahkemesinin kararından tatmin olmamışsa AİHM yolu açıktır ve muhtemelen de kullanılacaktır. Her hâlükârda Anayasa Mahkemesinin, önüne gelen başvuruları incelerken temel yol göstericisi ve referansı AİHS hükümleri ve AİHM içtihatları olacaktır. Okumaya devam et